|
|
|
|
|
|
- Bir Amfora Müzesi Nasıl Olmalıdır? -
|
|
|
|
|
|
Çocukluğumda Alanyalıların, misafirlerini kapıda "zınk" diye
durduran garip bir adeti vardı; uzaktan gelen konuğa ilk olarak
"Hoş geldiniz-Ne zaman gideceksiniz" diye sorulurdu. Şaşıran ve
bozulan misafir kaç gün kalacağını en baştan söyler, sonradan
gördüğü yakın ve sıcak ilgiye rağmen bu garip adeti de her yerde
anlatırdı. Gelenin kaç gün kalacağının önceden bilinmesi ise ev
sahibinin hem kendi iş, hem de konuk ağırlama programını
düzenlemesine yardımcı olurdu.
Ben de bu dergiye 1999 yılında konuk oldum.
Ama Deniz Magazin'in kibar ve mütevazı patronu sevgili Hasan Lafçı
Alanyalı değil; yediveren gülleri kadar cömert, misafirperver ve
güzel insan editör kardeşim Yaşar Kalafat da Alanyalı değil. Doğal
ki , bana da "Ne zaman gideceksin" diye hiç soran olmadı.
Arada bir "Ya artık ben gideyim" diye şöyle usulen yalandan bir
davrandıysam da kolumdan çekip oturttular. Altıma postlar yaydılar.
"Hele şu amfora serisini bitir de ondan sonra gidersin" demediler
tabii ama, biz de, okuyucular da senden memnunuz diye gönlümü
okşadılar. |
|
Menşei Bilinmeyen Amforalar
(Mustafa Aydemir Koleksiyonu)
|
|
|
|
Ben de bir dergiye değil de, bir gönüller dergahına konuk olmuşum
gibi yayıldıkça yayıldım. Ve bu deniz kokulu yeri de çok sevdim.
Ama artık gitme vaktidir. Artık veda ve ayrılık vaktidir. Yeni
denizlere dalma vaktidir.
Biliyorsunuz ben sizlere bu 3 yıllık süre içerisinde Bizans hariç
hep milattan önceki dönem amforalarını anlattım. Batı Akdeniz, Doğu
Akdeniz, Karadeniz, Ege ve Marmara amforalarını anlattım. Mısır,
Yunan, Roma, Fenike hatta Rodos, Cos, Lesbos, Taşoz, Knidos, Ganos,
Samos, Sinop, Amastris gibi özel coğrafi bölgelerin özel
amforalarını anlattım. Ülkemizin resmi amfora politikasını,
uzmanların amforalara bakışını, amforaların teknik sorunlarını
anlattım. Bütün amacım onları sizlere de sevdirmek, bu konuda
bildiğim ola ki bir fazla kelime var ise onu da sizinle paylaşmaktı. |
|
|
|
Sanıyorum buraya kadar görevimi yaptım ve amacıma ulaştım. Ve ne
sevindirici bir durumdur ki bugüne kadar yazılarımı okuyan ve
açığımı kollayan en acımasız amfora uzmanları bile bu yazılarda
tekzip edecek bir tek yanlış bulamadılar. Zaten benim amfora
yazılarım diğerlerinden farklıydılar. Çünkü onlar sizlere (yine
onları sizlere sevdirmek adına) sadece kuru teknik bilgiler yerine
benim amfora aşkımla harmanlanmış karışımları olarak verildiler.
Elbette bütün bu yazılar, koleksiyonumun bilimsel kataloğu ile
birlikte bir amfora kitabında (ileride) toplanıp yayınlanacaktır . |
|
Menşei Bilinmeyen Amforalar
(Mustafa Aydemir Koleksiyonu)
|
|
|
|
Peki (şimdilik) sahibi olduğum bunca amfora ne olacak? Ve ben onları
yıllarca ne için topladım? Ne için yıllardır sabırla zaman, emek ve
para harcadım?
Bir tek şey için. Onları ait oldukları insanlığa armağan etmek için,
ülkemin topraklarında adıma kurulacak bir müze ile tüm insanlık
tarihine geri iade etmek için, topladım.Hiç kuşkunuz olmasın ileride
uygun şartlar oluşunca bütün bunlar bir amfora müzesinde toplanacak
ve insanlığa sunulacaktır.
Bu son yazımda ise kurmayı düşlediğim "BİR AMFORA MÜZESİ " nasıl
olmalı konusunu sizlerle biraz irdeleyip paylaşmak istiyorum.
Bunları isterseniz küçük başlıklar altında toplayalım. |
|
|
|
Menşei Bilinmeyen Amforalar
(Mustafa Aydemir Koleksiyonu)
|
|
|
|
Niçin Bir Amfora Müzesi?
Öncelikle ülkemiz bulunduğu coğrafi konumdan dolayı avantajlıdır. 3
kıtanın ve 3 denizin birleştiği bir merkezdedir. Dolayısı ile
insanlık tarihine ilgi duyan bir araştırmacı ve koleksiyoner için bu
ülke bir cennettir. Ve çoğu bu topraklarda yoğrulmuş bu amforalar
değişik denizlerden bana ulaşmış ve müze envanterine geçerek koruma
altına alınmışlardır. Yani amforalar bir kere bereketli
denizlerimizin bizlere sunduğu birer tarih hazineleri, geçmiş
yüzyılların sır küpleridir.Dolayısı ile bunların müzesi de bu
topraklara yakışır.
Ben ve benim gibi koleksiyonerlerin buradaki görevi, bunların
dağılmasını, kırılmasını ve yurtdışına kaçırılmasını önlemek
olmuştur. Kaldı ki bunlar benim malım değildir. Bunlar biz Türklerin
de malı değildir. (Çünkü biz henüz buralara gelmeden binlerce yıl
önce bu amforalar imal edilmişlerdir.) Bunlar madem tüm insanlığın
malıdır, o zaman bunları korumak ve gelecek kuşaklara aktarmak da
bizim görevimizdir. |
|
|
|
|
|
Bir Amfora Müzesinin Faydaları
İnsanları ve ulusları yücelten en büyük erdem, Bilim- Sanat ve
Kültür'dür. Ve bir amforanın kapsamı bu üç öğeyi de içerir.
Günümüzde herhangi bir ülkenin sahip olduğu müzelerin çokluğu hatta
çeşitliliği, yine o ülkelerin vazgeçilmez övünç ve gelir kaynakları
olduğu gibi vazgeçilmez prestijleridir de.
Müzeler artık eğitici ve öğretici olmanın yanı sıra, çekici olmayı
da bilmek ve bu anlayışta düzenlenmek zorundadırlar.
Nasıl bir kadının güzel ve akıllı olması kadar onun, şen- şakrak
olması ayrı ve artı bir cazibe yaratıyorsa, bir müzenin de
canlı-kanlı, esprili olmasını beklemek ziyaretçinin en doğal
hakkıdır. Disneyland'ı görenler bilir, hayali masallar için bile
insanoğlu ne harikalar yaratmış,dünyanın her yerinden milyonlarca
ziyaretçi buraya çekmeyi başarmıştır. Bir amfora müzesi de niçin
yaşayan, içine aldığını sarıp sarmalayan, onu antikitenin büyülü
dünyasına götüren, sürprizli, eğlendirici, eğitici bir yer olmasın!
İnsanlara bir amfora müzesi sunarken amaç sadece küpleri göstermek
değil, asıl geri planda onların geçmişini anlatabilmektir. Yani
izleyiciyi Yunan Amforaları salonunda Yunan dünyasına, Fenike,
Mısır, Roma, Kartaca, Bizans salonlarında bu uygarlıkların dünyasına
götürebilmek esastır.
Amforalar neticede ait oldukları tarihin birer simgesidirler. Bu
güzel-görsel aynı zamanda heykelsi simgeleri, resimli haritaları
,rölyefleri, heykelleri, ve büyük bilgi panoları kullanarak o
dönemlerin tüm yaşamını, (teknolojisi ile yemesi-içmesi,
giyimi-kuşamı ile) kısaca tüm kültürüyle vermek gerekir. O
dönemlerin önemli isimlerini, olaylarını, hatta felsefesini anmak
gerekir.
Bağbozumunu, zeytinciliğini, amfora imalatını, gemi yapımını,
denizciliği, deniz ve deniz ticaret yollarını yine ( resim, şekil,
yazı, örnek, maket kullanarak ) anlatmak gerekir.
Sesle, ışıkla, müzikle, kokuyla ziyaretçileri şaşırtmak gerekir.
Kısaca müzeye giren bir kişi amfora bahanesiyle bu tarih
galerilerinde bilgilenmeli, antik batıklara dalmalı, batış anını
yaşamalı, önceden akılıca planlanmış sürpriz şov ve animasyonlarla
heyecandan heyecana sürüklenmelidir.
Tabi ki bu arada müze görevlileri de o çağlara ait giysiler ile
dolaşmalı , müze satış reyonlarında hediyelik amforalarla o çağların
ünlü şarap, sirke ,zeytinyağları v.b satılmalıdır.
Yorulanlar için bir kafeterya hazır bulunmalı. Ve müzenin giderleri
kafeterya ve hediyelik satış reyonlarında karşılanmaya
çalışılmalıdır.
Müze için artı bir gelir elde edilir ise bu da yeni eserlerin
alımında ve sualtı araştırmalarına destekte kullanılmalıdır. |
|
|
|
Amfora Müzesinin Mekanı
Bir kere böyle bir müze, bir deniz kentinde ve denize yakın bir
yerde kurulmalıdır. Yerli halkın ve turistlerin yoğun oldukları bir
bölgede ve kolay ulaşır bir noktada olmalıdır.
Müze olarak seçilen yapının kapalı alanı en az 1000 m_ veya daha
fazla tutulmalıdır. Bu yapının mimarisi konunun tarihi konseptine
uygun olmalı, bina yeni yapılacak ise, projede mimari seçenek doğru
belirlenmelidir. İçeride ve dışarıda kullanılabilecek taş, tuğla
veya ahşap gibi doğal malzemeler ile dekorasyon eski ve sıcak bir
görünüme kavuşturulmalıdır. İç bölümde ana bütünlük bozulmadan,
değişik dönem ve uygarlıkların salonlarında kendi dönemlerinin
mimari öğeleri kullanılmalıdır.
Ayrıca müze internette kurulacak bir site ile sanal ortamlara
taşınmalı ve araştırıcılara kaynak sağlanmalıdır.Bu müzenin içeride
ve dışarıda hatta medyada reklamlarının yapılması sağlanmalı,
insanların, özellikle de okulların ilgisi sürekli canlı
tutulmalıdır.
Müze sualtı ile ilgili aktivitelere, sergilere, bilimsel
toplantılara ve yarışmalara ev sahipliği yapmalı veya bunları
organize etmelidir. Tabii ki bütün bu örnekler ve öneriler
çoğaltılabilir. |
|
|
|
|
|
Ben bu son yazıda şöyle minik bir düşünce jimnastiği yaptım sadece.
Evet burada son yazının son noktasını koymadan bana bunları yazma
imkanı veren değerli Deniz Magazin çalışanlarına, beni 3 yıldır
okuma lütfunda bulunan sizlere bir kez daha teşekkür ediyor,
hepinize bol dalışlı güzel günler diliyorum.
Hoşçakalın. |
|
|
|
|
|
|
Deniz Magazin Dergisi
Kasım - Aralık 2002 Sayı:55 |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
- Sayfa başına -
|
|