- M.Ö. İlk Yunan Amfora Formları -

 
 

Ben şahsen karada, denizde yeterli kazı ve araştırmalar yapılmadan böylesi kesin ve acele teşhislerin yapılmasına karşıyım. Çünkü yanlış bir inancı yıkmak, zorlu bir kaleyi yıkmaktan zordur.

     
     


M.Ö. 8-7. yy.da Korint'te yapılan en eski Yunan ticari amforası M.Ö. 8.yy daki göç hareketlerinde Anadolu'ya gelen en büyük
3 Yunan soyundan Aioller Kuzey Ege'ye, Dorlar Güney Ege ve Akdeniz'e, İyonlar
ise Orta Ege'ye yerleşmişlerdir.
Milet'te önemli bir koloni kuran İyonyalılar, olasıdır ki bu amforanın imalatına kısa bir sürede burada devam etmiş olabilirler.
Bu amforalarda ağız büyük, gövde bir küre gibi yuvarlak, boyun kısa ve geniştir. Kulplar ağzın hemen altından sağlam bir şekilde gövdeye bağlanır. Kısa dip tutamağın altı da düz ve sağlamdır. Bu form ilk seri ticari üretim olmasına rağmen son derece güzel, fonksiyonel ve teknik açıdan da başarılıdır.
 

 

İnsanoğlu gariptir. Bir kişiyi öldüreni katil diye asar , binlerce kişiyi öldüreni fatih diye bağrına basar.Küçük şey çalan hırsız , büyük götüren uyanıktır.

Bu araştırmalar içinde böyledir. Tek kitaptan faydalanmak hırsızlığa girer de , birçok kitaptan yapılan hırsızlık hemen araştırma statüsüne yükseliverir. Ve hatta kimin sabıkası (pardon kaynakçası ) daha fazla ise bu bir öğünme sebebidir.

Amforalar için değişik kitaplardan yararlanırken nedense başkalarının bahçesinden erik çalıyorum duygusuna kapılıyorum. Onun içinde amforaları yazarken mümkün olduğu kadar Analitik düşünüyorum.

Yani tarihler , ekoller , bölgeler ve bilgiler arası ilişkiler kurarak gerçeği ve doğruyu kavramaya çalışıyorum. Bu konudaki en büyük referansım ise elimdeki koleksiyon ve tarihe olan merakımdır. Başka bahçelerde dolaşırken ilginç şeylerle de karşılaşıyorum. Mesela bir amfora uzmanı 50 yıl önce bir amforaya " Şudur " demişse , ondan sonra teşhis yapan herkeste ( birbirini referans göstererek ) evet " budur" diyor.

Örneğin bizim Sinop'un sivri havuç amforasına 1977 'de Zemer;
Lübnan -Tripoli teşhisi koymuş.
Ondan sonra herkeslerde hemen aynı teşhisi yapıştırmış. Ben şahsen karada , denizde yeterli kazı ve araştırmalar yapılmadan böylesi kesin ve acele teşhislerin yapılmasına karşıyım. Çünkü yanlış bir inancı yıkmak , zorlu bir kaleyi yıkmaktan zordur.

     

Başka ilginç bir şey de , hakkında ne yazarsam yazayım , bana yöneltilen ilk soru mutlaka
- Yaa, bunların dipleri niye sivri ki ? oluyor. İşte orada zınk diye duruyorum. Yani ben sizlere artık neredeyse amforaların genetik sarmalarını anlatırken ..!
- Siz hala orada mısınız ? diyesim geliyor. Tabi ki böyle demiyorum ama şöyle bir kuşkuya kapılıyorum. -

Acaba ben aç olan ve sadece ekmek düşünen adama r minör konçertoyu mu anlatmaya çalışıyorum yoksa? Bazen de her yazıya beyler ( Bu sivri dipler teknelerde istifleme avantajı sağlar. Böylece iç içe giren amforalar az yer kaplar.Sivri dip ayrıca boşaltmada bir tutamak işlevi de görür.)
İşte bunun için amforaların altı sivridir. Şimdi konumuza geçebiliriz diye başlayasım geliyor. Veya daha ileri gidip yazının başına Platonun Akademi kapısındaki "Geometri bilmeyen giremez " yazısı gibi "

 


Aynı amforanın üst görünümünde
ağız ve dudakların ne kadar geniş
olduğu daha iyi anlaşılır.
 

     


M.Ö.7.-6. yy.da üretilen bu Yunan amforasında dip tutamak aynı kalmasına rağmen gövde aşağıya doğru hafif daralmış, boyun ve ağız nispeten küçülmüştür.
 

  Amfora diplerinin niçin sivri olduğunu bilmeyenler bu yazıyı okuyamaz " diye haince bir uyarı notu koymayı düşünüyorum. Neyse şaka bir yana insanlar hiç olmazsa bunlarla en çok şarap ve zeytinyağı taşındığını biliyorlar.
Bu amforalar eski çağların en temel taşıma kabı olduğundan elbette bunlarla daha yüzlerce çeşit ürün taşınmıştır. Bal - pekmez -sirke -fındık - ceviz- tuzlu balık - kuru üzüm - kuru incir - zeytin - hububat - baklagiller - reçine - zift - tuz - bunlardan sadece bazılarıdır.

Taşıma işlevinin dışında , kırılmadığı sürece bir amfora karada da kullanılmaya devam eder.
Ayrıca amforalar mimaride akustik , ve hafif dolgu maddesi olarak ta kullanılmıştır. Yine savaş tuzaklarında gizli çukur diplerine kesici amfora kırıkları yerleştirilirdi.
     
 
     
Mısır ve Romalılar ise boş amforaları çöllerde garnizonlarına su taşıma kabı olarak kullanmışlardır. Yunanlıların seri ilk amfora üretimi M.Ö. 8.yy.da başlayan ve 2-3 asır süren kolonizasyon hareketleri sonrasına aittir.

Bu tarihlerde toprakların soyluların eline geçmesi nüfus artışı ve yönetim hoşnutsuzluğu Yunanlıları denizaşırı ülkelere göçe zorlamıştı.Zaten denizci bir ulus olan Yunanlılar da böylece ( Sicilya - İspanya - Marsilya - Kuzey Afrika - Mısır - Batı ve Güney Anadolu kıyıları ve adaları ile Marmara 'dan Karadeniz'e kadar ) geniş bir coğrafyaya yayılmışlardır. Yunanlılar buralara geldiklerinde elbette Fenike ve Mısır amforalarından haberdardılar.
 


M.Ö. 6.-5. yy.da imal edilen Yunan
(Samos-Klazomenai) amforalarının özelliği ağız-karın, kulp ve boyun bölgelerinin boyalı olmasıdır. Sonraki yüzyıllarda bu gelenek terkedilmiştir.  
 

     


M.Ö. 6.-5. yy.a ait olan bu Yunan
(Lesbos) amforalarında gövdeler
şişmandır. Aşağıya doğru daralarak inen gövde altta düz bir diple son bulur.
 

  Nitekim kendileri de kurdukları yeni kent ve yerleşimlerde zeytincilik ve bağcılığa verdikleri önem ve artı üretimin yine uzak ülkelere pazarlanması için seri amfora üretimine ihtiyaç duymuşlardır. Böylece kısa sürede her bölge kendi ürününü , yine kendilerine ait özel formlu amforalarla ticaretin rekabetine sürdüler. İlk üretilen amforalar biçim olarak biraz kaba sayılsalar da Yunanlılar süratle teknik ve estetikte harikulade gelişmeler göstermişlerdir.
(Bknz.Fotoğraf 1)
Yüzyıllar sonra İtalya'da üretilen Roma amforaları bile kendilerinden önce üretilen Yunan amforalarının hayli gerisindedir. (Bknz.Fotoğraf 6 )
     
Aslında ticari amforaları eski çağların birer fabrikasyon sanayi ürünü olarak görmekte yarar vardır. Her ne kadar bunlar elde tek tek imal edildiyse de yine de aynı tiplerden binlerce üretilmiştir.
Dolayısıyla aynısından binlercesi üretilen ticari bir amforayı aynısından sadece 1 tane ( süs veya dekor için ) yapılan resimli bir Yunan amforası veya vazosuyla sanat değeri açısından bir görmemek gerekir. Ama amforaların ( Alamet-i Farikası veya müseccel markası sayılan ) bölgesel özel ve güzel formlarını da görmezden gelemeyiz.Nitekim öyle pek kolayından değişmeyen bu formlar tek başına ait oldukları bölgelerin ve içinde taşıdıkları ürünlerin temsilcisiydiler. Ayrıca biz bu amforalar sayesindedir ki antik çağın ticari hareketlerini , deniz ticaret yollarını ve yapılan ticaretin yoğunluğunu anlayabiliyoruz.
 


M.Ö. 2. ve 1. yy.lar arası üretilen ve ilk Roma prototiplerinden sayılan bu amforayı sadece kıyaslamak için buraya aldım. Lamboglia-2 olarak sınıflandırılan bu amfora ilk Yunan örneklerinin yanında son derece kaba, ağır ve başarısız bir örnek teşkil eder. Oysa Yunanlılar bu yüzyıllarda ticari amfora üretiminde artık doruklara ulaşmışlardı.
 

     
     
     
Deniz Magazin Dergisi  Mayıs - Haziran 2002  Sayı:52
     
     
     
   

- Sayfa başına -