- Kuzey Afrika Amforaları -

 
     

  Başarılı sanatçı kime denir?

Bir sanatçımız, Taksim Etap Otelinde fotoğraf sanatçılarına sormuştu bunu. Yanıtlara dudak bükünce de cevabını da kendisi verdi.
Başarılı sanatçı: 'Sanatını satabilen, onu insanlara ulaştırabilen, toplumla buluşturabilendir.

Sanatını ister sanat, ister toplum, istersen keyfin için yap. Fotoğrafçıysan fotoğrafını yayınlatacak, yazarsan kitabını bastıracak, mimarsan iddianı dikeceksin. Ve bunları yapabilmek için belki daha çok emek harcayarak, yeteneğini veya elindeki eserlerini insanlığa sunabilme adına da ayrıca mücadele edeceksin.

Geçen ay Paris'te Koç'ların 'İznik çinileri sergisini Sabancı'ların Louvre'daki 'Altın harfler sergisini görünce göğsüm kabardı ve Ersin Alok'un o toplantıdaki sözlerini anımsadım. Ve bu çabanın aslında insanlığa karşı bir görev olduğunu daha iyi anladım. 

Türk insanın 1980'den beri süren sınırlarını aşma gayreti demek ki sadece sporla, ticaretle, taahhüt hizmetleriyle sınırlı kalmamış. Sanatımızı, tarihimizi, eserlerimizi de kültür başkentlerinin deplasmanlarına gururla taşımışız. Birgün sonra gördüğüm Deniz müzesi yanındaki insanlık müzesine kurulan Türkiye standı da bunun güzel bir örneğiydi.
 
Ne yalan söyleyeyim Louvre müzesinde sizlere bu sayının konusu olan Kuzey Afrika Amforaları için Mısır amforalarının resimlerini çekerken böyle bir sergi için bende neden girişimde bulunmuyorum ki diye kendi kendime sordum.

Bu sorumun eyleme dönüşebilecek sürprizini sizlerden saklayarak bu ay ki konumuz olan Kuzey Afrika Amforalarına şöyle kıyısından girmeye çalışalım bakalım.
 


Louvre Müzesi - Fotoğraf: Mustafa Aydemir

 
Kuzey Afrika haritasına bakacak olursanız, batıdan doğuya doğru sırasıyla Fas-Cezayir-Tunus-Libya ve Mısır'ı görürüz. Dolayısıyla sözünü edeceğimiz bu amforalar bu ülkelerin yüzlerce - binlerce yıllık kültürel miraslarından süzülüp gelen en son kanıtlardır.

Kuzey Afrika Amforalarını 2 kategoride incelemekte yarar vardır.

M.Ö dönem amforaları, M.S. dönemi amforaları. Kuzey Afrika M.Ö. dönemi amfora açısından daha hareketli ve zengin bir görünüm arz eder.

Çünkü Kenaanlılar, Fenikeliler - Mısırlılar, Giritler, Yunanlılar Akdeniz'in güney alt ucunu boydan boya kaplayan bu büyük kara parçasına gemilerini göndermişler ticaret için ilk kolonileri kurmuşlardır. 

Aslına bakılırsa Mısır dışındaki tüm bu yerleşim birimleri koloni halkının yerellerle birleşmesi, şehirleşip gelişmesi sonucunda tarih sahnesine çıkmışlardır.

Mısır bildiğiniz gibi M.Ö. 4. Binin başlarında devletleşme sürecine girmiş bölgenin binlerce yıl süren en eski uygarlığıdır. Hatırlarsanız geçen sayımızda Kartaca'nın bir Fenike kolonisi iken (Roma tarafından yıkılana kadar) bugünkü Tunus'ta 6 yy. süren nasıl güçlü bir devlet konumuna geldiklerine değinmiştik.

Mısır Amforalarının temelini oluşturan Mısır çömlekçiliği çok eskidir. Mısırlılar daha M.Ö 3600 yıllarında Kuzey Mısır'ın 'Fayum bölgesinde 'Gerzean kültürünü yaratmışlardır. Bu kültürün çanak çömlek ve vazolarında açık renk üzerine siyah-beyaz-kızl ve kahverengi ile işlenmiş hayvan-gemi-insan motifleri vardır.

Bu dönemlerden gelen herhangi bir amfora bilinmemekle beraber uzmanlar Mısırlıların amfora yapımını büyük ihtimalle 2000'li yıllarda Kenaanlılardan öğrendiklerini belirtirler. Yunanlıların ise yine M.Ö. 7.yy amforayı Mısırlılardan almış olduklarını kabul ederler.

Benim görüşüme göre ise Mısırlıların amfora yapımını çok daha önceden biliyor olması gerekir. Çünkü M.ö. 2700 yıllarında Keops Kefren ve Mikerinos'un dev piramitlerini yapabilen bir uygarlığın denizaşırı ilişkilerinin olabileceği tam amfora değilse bile benzeri bir taşıma kabını kullanıyor olmaları gereği akla daha yatkın görünmektedir. 

Firavunların mezar odalarının duvar fresklerindeki amfora resimleri bu savı güçlendirmektedir. Ayrıca bu mezar odalarında (içerisinde şarap-zeytinyağ-bal-incir-kurutulmuş balık-hububat-badem vb. bulunan) amforlarda bulunmuştur. Ölümden sonra dirileceklerine inanan firavunların son yıllarda yapılan kazılarda demonte edilmiş saltanat kayıklarına bile rastlanmıştır. 

Yüzlerce yıl süren mısır amfora geleneği Oktavianus'un M.Ö. 30 yılında Aktium Savaşını kazanıp bölgeyi bir Roma vilayeti haline getirmesinden sonra değişikliğe uğramıştır. Biliyorsunuz Roma bu tarihten sonra bölgeyi adeta bir tahıl ambarı olarak kullanır.

Mısır'dan sonra Kuzey Afrika'nın en önemli amfora merkezi başta da belirttiğim gibi Kartaca'dır. Kuzey Afrika'da hangi ülkenin olursa olsun amfora tipleri bölgenin halkı kadar farklı ve enteresandır. Ama yine de coğrafi koşulların insanları dar bir kıyı şeridine hapsetmesi sonucu bu büyük kara parçasındaki Amfora üretimi çeşitliliği ve sirkülasyonu Akdeniz'in kuzey kıyıları kadar zengin değildir. 
Fakat bu bölgeler, Afrika'nın içlerinden gelen her türlü enteresan malın Kuzey Akdeniz ülkesi mallarıyla trampa edildiği yerlerdi. İleride buralarda bulunacak amfora üretim fırınları ile deniz dibindeki kazılarda ortaya çıkacak yeni bulgular bu bölge amforaları hakkındaki bilgilerimizi biraz daha netleştirecektir.
Bu bölge amforaları üzerinde birçok amfora uzmanları çalışmış ve kendi isimlerini verdikleri sınıflandırmaları yapmışlardır.
     

Şekil 1) M.Ö. 5.yy'dan M.Ö.2.yy'a kadar dağılım gösteren Kartaca Amforaları Tunus, Libya, İspanya, Sicilya ve Sardunya'da bulunmuştur. (Amfora MANA A, MANA B, MANA C1b)

Şekil 2) M.Ö. 2.yy'a ait Mısır ve Kartaca Amforalarından başka oldukça geniş bir ağza sahip Fas amforaları da ilginçtir. Salamura taşıdığı tahmin edilen sivri dipli minik kulplu ve silindirik olan bu amforalar sadece Fas kıyılarında bulunmuştur. (Amfora Dressel 18. MANA C2c)

Şekil 3) MANA D amforası M.Ö. 5-3 yy arası Tunus ve Güney İspanya'da yayılım göstermiştir. Bu amfora boru gibi uzun üstte 2 küçük kulpludur.

Şekil 4) MANA E amforası (ibiza maforası) ibiza ile Kartaca arasında bulunan M.Ö. 4-1. yy arasında yayılım gösteren az sayıdaki tipik amforalarındandır.

Şekil 5) M.Ö.2-1.yy'da Libya'da dağılım gösteren eski Tripoli Amforaları yine küçük kulplu ve armudi gövdelidir. belki de M.Ö. 1.yy'da İtalya'da bağcılığa sınırlama getiren Roma imparatoru Domitranus Kuzey Afrika'dan ithal ettiği zeytin ve zeytinyağların bu amforalarla getirtmiş olamaz mı?

Şekil 6) Aynı bölgenin amforaları hafif tip değiştererek M.S.1. - 4 yy'lar arası varlıklarını yine Tripoli amforaları olarak devam ettirmişlerdir.

Şekil 7) M.S.3.-4. yy'da Cezayir'de dağılım gösteren ve şarap taşıdığı düşünülen Dressel 30 Amforası bizim Doğu Akdeniz Amforalarına benzerlik gösterir.

Şekil 8) M.S. 2-5 yy arası dağılım gösteren Afrika 1 ve Afrika 2 Amforaları diye sınıflandırılan Amforalar silindirik gövdeli, küçük ağızlı, küçük kulplu, kısa boyunlu ve sivri diplidirler.

Şekil 9) M.S.3.-5 yy arası dağılım gösteren Tunus'un silindirik amforalarında ağız ve boyun biraz büyür ve dip iyice sivrilerek uzar.

Şekil 10) Tunus'ta M.S. 4-7 yy arası dağılım gösteren büyük geniş silindirik Afrika Amforalarının en belirgin özelliği ise ince çeperli ve son derece hafif oluşlarıdır.

Şekil 11) Libya kıyılarında M.S. 1-4 yy arası dağılım gösteren Agora 254'ün küçük amforaları bizim testi formuna çok benzer. Küçük ağızlı, ince boyunlu şişman gövdeli, düz altlıdırlar.

Şekil 12) Bu gruptan son olarak sadece Mısır'da M.S. 1-4 yy arası dağılım gösteren İskenderiye kökenli Mısır-Roma tipi amfora, üstte 2 küçük kulplu, uzun boyunlu, aşağı doğru daralan gövdeli ve sivri diplidir.

Benim fotoğrafımda elimde gördüğünüz M.S. 5-7 yy arası dağılım gösterdiği tahmin edilen enteresan amfora ise tipik bir Kuzey Afrika Amforasıdır. Ve kıtanın bütün kuzey sahillerinden Mısır'dan başlayarak Atlantik okyanusuna kadar kaplamıştır. Bu amfora benim koleksiyonuma ise Karadeniz'in Karaburun köy açıklarında trol ağına takılarak girmiştir.
Louvre Müzesi M.Ö. 2000'li yılları Firavun mezarlarında bulunmuş muhtelif Mısır amforaları.
Değerli Amfora meraklılarına bu arada şunu hatırlatmakta yarar görüyorum. Ben bir amfora uzmanı değilim. Ben bir koleksiyonerim. Bu konudaki bilgilerimi de uzmanlarının yazdığı 
kitaplardan kazı sonuçları raporlarından, Arkeoloji kongrelerine sunulan bildirilerden çizimlerden vb. derliyorum.
O amforaların ait oldukları dönemlerin tarihlerini siyasal ve sosyal olaylarını, araştırıyorum. Göçler-savaşlar-etkileşimler-değişimler arası bağlantılarını bulmaya çalışıyorum. Elimdeki ve müzelerdeki mevcut amforaları inceliyorum. Yine de kesin tarih ve hükümler vermekten kaçınıyorum. Bu konudaki uzmanların bilgilerini birleştirip daha genel doğrulara ulaşmaya çabalıyorum.
Ve inanın tüm bunlardan sonra dere tepe düz gidip bir arpa boyu yol bile gidemediğimi hissediyorum. Sizlere göre bi konuda birkaç kelime fazla bir şey bildiğime, veya bulduğuma inanırsan da benim gibi amatör veya sadece meraklı olan sizlere bunları aktarmaya çalışıyorum. Sevgi, ilgi ve merakın bilgiye açılan o gizemli kapıların bekaretini zorladığını da biliyorum.
 
 





 
Kuzey Afrika Amforaları konusunda burada sunduğum teşhis ve çizimlerin bir bölümünü de sizlere Martine Scillano-Patricia Sibella'nın 1991-1994'te yayınladıkları 'Amphores isimli kitabından aktardım. Ama zaten bu çizimler ve teşhislerin çoğu da Alman Arkeolog Dressel ile Jone M.Mana'nın bu bölge amforaları üzerinde yaptıkları çalışmalar sonucu oluşturdukları sınıflandırmalardı. Doğaldır ki amforalar konusunda yayın yapan tüm yazar ve uzmanlar kendilerinden önceki araştırmacıların bilgi birikimlerinden yararlanmakta ve onlara yeni bulgular ışığında kendi tahmin ve yorumlarını ilave etmektedirler.

Bir makale yazılırken, bir kitap basılırken bilimsel etik gereği faydalanılan tüm kaynaklar indekslerde belirtilir. Ben her ne kadar yazılarımda faydalandığım kaynakları konunun içerisinde mutlaka anıyorsam da bu amfora serisinin sonunda sizlere bunların tümünü alfabetik sıralarıyla vereceğim. Şimdiden bilgilerinize sunarım.

Çizimler Amphores comment les identifier? kitabından alınmıştır
     
     
Deniz Magazin Dergisi  Temmuz - Ağustos 2000  Sayı:41
     
     
     
   

- Sayfa başına -